Archive | Genel

TEMİZ ÇEVRE DERNEĞİ ANTALYA’DA EN GÜZEL BALKON YARIŞMASI

Temiz Çevre Derneği olarak aşağıdaki koşullara uygun Antalya ve çevresinde balkonlar arasında yapılacak “en güzel balkon” yarışması düzenledik. Yarışma sonucunda  ödül olarak beş yıldızlı bir otelde iki kişilik, iki gece  tam pansiyon / her şey dahil konaklama verilecektir. Yarışmaya katılmak için elektronik posta veya posta yolu ile katılımcının adı-soyadı, adresi, telefonu, e-mail adresi, balkonunun ve balkonun bulunduğu binanın genel görünüşünü içeren en az birer adet fotoğrafını göndermeleri yeterli olacaktır.

Koşulları:

1- Yarışmaya katılacak balkon imar planına uygun olmalıdır.

2- Haricen ve plan dışı yapılan camlı kapamalar kabul edilmez.

3- Plastik çiçek ile süslenen balkonlar kabul edilmez.

4- Otel ya da pansiyon gibi ticari işyerlerinin balkonları yarışmaya kabul edilmez.

5- Yarışmaya  katılım 01.07.2013’de başlar, 30.09.2013 tarihinde sona erer.

6- Yarışmacı 15.05.2014 ve 30.10.2014 tarihi arasında iki gece için konaklama  gününü belirlemeli ve derneğimize bildirmelidir. Konaklama iki kişilik, iki gece, tam pansiyon  olacaktır. Konaklama tarihinde en fazla bir kez değişiklik yapılması mümkündür. Birden fazla tarih değişikliğinde derneğimiz belirlenen otelin oda durumu ve doluluk durumunu dikkate alarak otel değişikliği yapma hakkını saklı tutar.

7- Otel Antalya ve çevresinde 5 yıldızlı olacak ancak hangi otel olacağı derneğimiz tarafından tayin edilecektir. Gidiş ve dönüş derneğimiz tarafından organize edilecektir.

8- Ayrıca ikinci ve üçüncü seçilecen balkonlara çeşitli mansiyon ödülleri verilecektir.

9-Başvuruların derneğimiz ya da belirtilecek üyemizin adresine yapılması gerekmektedir. Belirtilecek adresler dışında yapılacak başvurular geçerli olmayacaktır.

10-Yarışmacılar en az iki komite üyesinin yapacağı ziyarette balkonlarını göstermeyi kabul ederler.

 

Başvuru adresleri :

remziyekartal@gmail.com

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Aktivite Duyuruları, Genel0 Comments

Türkiye ‘taş devri’ne Çare Arıyor!

Resmi rakamlara göre 25 bin maden ocağının faaliyet gösterdiği belirtilen Türkiye’de taş ocaklarının yarattığı tahribatın nasıl iyileştirileceği Isparta’da düzenlenen çalıştayda tartışıldı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile SDÜ tarafından düzenlenen ve iki gün süren çalıştaya yetkili kurumların temsilcilerinin yanı sıra bilim insanları ve sektör temsilcileri katıldı.

YASA DEĞİŞTİ, ‘TAŞA HÜCUM’ BAŞLADI!

2004 yılında yeniden düzenlenen Maden Yasası’nın ardından, taş, kum ve çakıl gibi doğal varlıkların da ‘maden’ kapsamına alınması, Türkiye’de adeta yeni bir “altına hücum” dönemi başlattı. Yasanın daha önce yürürlükteki halinde yer alan korumacı maddelerin birer birer budanarak, su kaynakları ve ormanlar başta olmak üzere doğa alanları, yerleşim yerleri ve kimi yerlerde tarihi doku savunmasız bırakıldı.

35 MİLYAR DOLARLIK PAZAR, SAVUNMASIZ KALAN DOĞA

Bu sürecin en çarpıcı yanı ise, geçmişte inşaat müteahhitliğinde yaşanan patlamaya benzer biçimde, deneyimli deneyimsiz birçok kişi ve kuruluşun, ‘daha yüksek kazanç’ uğruna ‘madencilik’ sektörüne geçiş yaparak yetersiz yasal düzenlemelerin savunmasız bıraktığı doğa alanlarına iş makineleri ve kamyonlarıyla hücum etmesiydi. Özellikle Akdeniz bölgesinde hız kazanan sektörün, birçok ilde ihracat şampiyonu olması ve yıllık 35 milyar dolarlık bir pazar yaratması yatırımcıların iştahını kabartmaya yetti. Uluslar arası pazarda ‘Türk beji’ olarak ilgi gören mermer, antik kentlerin isimleriyle süslenerek Çin’den Brezilya’ya kadar bir çok ülkeye ham madde olarak ihraç edilirken, Arap Şeyhlerinin saraylarının Türk mermeriyle yapılıyor oluşu övgü konusu haline getirilmişti.

HER ŞEY YÜZDE 5’LİK MERMER İÇİN

Toz duman içinde gelişen bu sürecin ardından 2006 yılında bir yönetmelik çıkartılarak ‘madenci’ tahribatının iyileştirilmesine yönelik adımlar atıldı. Ancak söz konusu yönetmelik oldukça hızlı gelişen tahribata çözüm üretmeye yetmeyince geriye bozulan ormanlar, kirlenen su kaynakları, duvarları çatlayan evler, bozulan köy yolları, verimsizleşen tarım ve her yurttaşın yüreğini sızlatan delik deşik edilmiş dağlar kaldı. Yapılan onca tahribata rağmen çıkarılan mermerin yalnızca yüzde 5’i kullanılabilir, geriye kalan yüzde 95’i ise pasa adı verilen atık olarak doğaya bırakılması, kimi yerde ormanlık alanlarda dev moloz yığınlarının oluşmasına neden oluyor.

MİGEM MERMER RUHSATINI GELİR KAPISI MI GÖRÜYOR

Bu konudaki eleştirilerin odağındaki kurumların başında gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM), mermer ruhsatlarını bir tür ‘gelir kapısı’ gibi görmekle itham ediliyor. Bu yöndeki kulis bilgilerine göre tek tek ruhsat harcından kurtulmak isteyen yatırımcıların bir araya gelerek ruhsatları birleştirme kararı aldıkları ifade ediliyor. Kamuoyundan gelen eleştirilere yanıt veren sektör temsilcileri, tahrip edilen orman alanlarının iyileştirilmesi için harç ödendiği görüşünü savunuyor ancak yatırımcılar da yetkililer de bugüne kadar iyileştirilmiş bir ocak bulunmadığı gerçeğini itiraf etmekten çekinmiyor.

‘TAŞ DEVRİ’NDEN NASIL KURTULURUZ

Kamuoyundan yükselen tepkilerin her geçen gün artması, yasal yetersizlikler ve planlama eksiklikleriyle giderek büyüyen bu soruna çözümler üretmek amacıyla Isparta’da bir araya gelen yetkililer ve uzmanlar, iki gün boyunca mermer ve taş ocaklarının yarattığı tahribatın nasıl düzeltileceğini tartıştılar.

‘TÜRKİYE’DE 25 BİN MADEN OCAĞI FAALİYET GÖSTERİYOR’

Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Mermer ve Taş Ocaklarının Rehabilitasyonu Çalıştayı’na çok sayıda yetkili ve uzman katıldı. Barida Otel’de gerçekleşen çalıştayda konuşan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müşaviri Murat Bakkaloğlu, Türkiye’de 65 bin 179 hektarlık alanda 25 bin 30 maden ocağının faaliyet gösterdiğine dikkat çekerek, bu oranın toplam orman varlığının binde 3’ünü kapsadığını söylerken, çalıştaya katılan yetkililer de maden ocaklarının iyileştirilmesine ilişkin yeni yapılacak düzenlemelere değindi.

PROF. DR. KANTARCI: ‘YERALTI İŞLETMELERİ ÖZENDİRİLMELİ’

Çeşitli oturumlarla iki gün devam eden çalıştayın katılımcılarından biri olan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Emekli Öğr. Üy. Prof. Dr. Doğan Kantarcı, madencilik alanında planlama eksikliği bulunduğuna işaret ederek, bu konuda yetişmiş uzman eksikliği bulunduğunu söyledi. Çalıştayın ardından sorularımızı yanıtlayan Kantarcı, ‘madencilik’ adıyla yapılan işin aslında taş çıkartmak olduğunu belirterek yüzde beş verimlilikle yapılan çalışmanın büyük bir tahribat yarattığını söyledi. Tahrip edilen alanların dolgu ile ağaçlandırılarak yeraltı su depoları yapılabileceği önerisinde bulunan Kantarcı, açık alanlar yerine daha az tahribat yaratan yeraltı işletmelerinin özendirilmesi gerektiğine işaret ederek, “ancak maliyeti daha yüksek olacağı için bu yöntem tercih edilmiyor” dedi.

‘ORMAN DIŞI DİYE BİR YER YOK’

Tahrip edilmiş alanların iyileştirilmesinin uzmanlık gerektiren bir iş olduğunu dile getiren Kantarcı, madencilik sektörünün orman dışı alanda çalışıldığı yönündeki görüşlerinin de gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Türkiye’de yalnızca Tuz Gölü ve çevresinin ‘orman dışı’ sayılabileceğini dile getiren Kantarcı, “çalışılan alanların tamamı orman alanı sınırı içerisinde. ‘Orman dışı’ diye bir yer yok” görüşünü savunurken, çalıştayın verimli geçtiğini de sözlerine ekledi.

YARD. DOÇ. DR GÖKDAYI: ‘DENETİMLER YETERSİZ’

Çalıştayın katılımcılarından biri olan SDÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kentleşme ve Çevre Sorunları Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. Dr. İsmail Gökdayı ise taş ocaklarının yarattığı pasa sorununa işaret ederek bunun takibinin yapılamadığını dile getirdi. Bir orman şefliğinin sorumluluk sahası içerisinde yüzlerce taş ocağı bulunabildiğine işaret eden Gökdayı, bunun da denetimleri yetersiz kıldığını dile getirdi.

‘BURADA AHLAKİ BİR SORUN VAR’

İşletmesi tamamlanan taş ocaklarının içerisinde henüz iyileştirilmiş bir ocak bulunmadığına dikkat çeken Gökdayı, bununla ilgili bir yönetmelik üzerinde çalışıldığını anımsatarak şöyle konuştu: “dünyada benzer örnekleri olduğu gibi tahrip edilen alanların iyileştirilmesi sağlanmadan yeni bir ruhsat verilmesi çok yanlış. Özellikle Isparta ve çevresindeki tahribat rahatsız edici boyuta ulaşmış durumda. Öte yandan konunun yalnızca ekonomik kısmına bakılması da adalet duygusunu zedeliyor. Taş ocağı açılan bölgelerdeki biyolojik ve tarihsel tahribatın yanında yöre halkının da sahibi olduğu değerlerin dışarıya taşınması da ahlaki bir sorun yaratıyor. Birileri geliyor ve ‘ben burayı kiraladım’ diyerek insanların yüzlerce yıldır yaşadığı coğrafyadaki değerleri alıp götürüyor.”

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Akdeniz Sallandı

Akdeniz’de bugün saat 16.54‘de Richter ölçeğine göre 6.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem Antalya kent merkeziyle Kumluca ve Korkuteli ilçelerinde hissedildi.

AFAD ( Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ) tarafında yapılan açıklamada depremin Antalya, Muğla ve yakın çevresinde hissedildiği belirtilirken, herhangi bir can ve mal kaybına yol açmadığı vurgulandı.
Açıklamada; tektonik olarak oldukça aktif olan bu bölgede meydana gelen depremlerin, Helenik Kıbrıs yayı olarak adlandırılan fay sistemi ile ilişkili olduğu belirtildi.
HELENİK-KIBRIS YAYI Helenik-Kıbrıs yayı Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Giritadasının güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos adasının güneyinden Fethiyekörfezine doğru uzanıyor. Helenik yayı Akdeniz’deki tektonik aktivitenin en yoğun olduğu bölgedir.

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Dünya kaosunu yaratanlar seyredenler ve sesini çıkarmayanlar

Cumhuriyet gazetesinin “Bilim ve Teknoloji” ekinde Einstein ile yapılan bir “sohbet” yayınlandı.

Bozkurt Güvenç’in derlediği “röportajı” yayınlıyoruz:
– Dünya neden kaoslar silsilesi yaşıyor?
Dünya kaosları kötü kişiler ve kararlardan dolayı değil olanları durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden yaşıyor.
– Dünya nereye gidiyor?
3. Dünya Savaşı doğal kaynak eksikliğinden çıkacaktır. O savaşta hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı’nda taş ve sopalar olacağını biliyorum.
– Siz atomu keşfettiniz, Hiroşima ve Nagazaki’nin tepesinde atom bombası patlattılar. Ne düşünüyorsunuz?
Her savaş insanlığın ilerlemesini engelleyen kötülük zincirine bir halka ekler. Ben atomu insanlığın yararı için keşfettim. Ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar. Böyle olacağını bilseydim, bir ayakkabı tamircisi olurdum.
– Başarının formülü nedir?
A=X+Y+Z (A: Başarı, X: Çalışmak, Y: Çalıştığı konuyu oyun gibi görmek Z: Konuşmak yerine üretmek.)
– Bilimin en son ulaşabileceği nokta ne olmalı?
Dünyada tek bir çocuk dahi mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler yoktur.
– Ne zaman dünyanın sırrına ereceğiz?
Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk.
– Bir ülkenin geleceği neye bağlıdır?
O ülkenin insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. Eğitimse insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalandır.
– Dünya aptallarla dolu diyorsunuz. Aptalın tanımı nedir?
Aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı uman kişi. Aptallarla dolu bir dünya çekilmezdir; çünkü dâhiliğin mutlak bir sınırı vardır, aptallığın asla.
– Sizin zarif bir kişi olmadığınızdan bahsediyorlar…
Yüksek ruhlar, her zaman sıradan akılların şiddetli muhalefetiyle karşılaşır. Eğer bilim adamı olarak gerçeği açıklamak istiyorsan, zarafeti terziye bırakmalısın. Diğer yandan şunu da söylemeliyim ki bu dünyada beni birkaç kişi anladı, onlar da yanlış anladı.
– Tüm dünyaya tek bir mesaj vermek isteseniz o mesaj ne olurdu?
Yeryüzündeki şartların düzelmesi, sadece bilimsel buluşlara değil çok ahlaklı bir yaşama düzeninin gerçekleşmesine bağlıdır.

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Devlet temel görevlerinin birinden vazgeçiyor

Sağlıklı bir nesil, sürdürülebilir yaşam için nüfus kontrolü zorunludur.

AİLE PLANLAMASI TARİH OLUYOR

Akşam Gazetesi’nden Ebru Toktar Çekiç’in haberine göre Resmi Gazete’nin 2 Kasım’da yürürlüğe giren kanun hükmünde kararnamesi ile Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat yapısının yanı sıra bugüne kadar uygulanan sağlık politikaları da değişti. Eski teşkilat yasasına göre, anayasaya paralel olarak, Sağlık Bakanlığı’nın görevleri arasında “ana ve çocuk sağlığının korunması ve aile planlaması hizmetlerini yapma” görevi bulunurken, yeni kanun hükmünde kararname ile bu göreve son verildi. Anayasa değişikliği beklenmeden uygulanan yeni sistem, doğum kontrolü politikasını rafa kaldırdı. Bu çerçevede Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü kaldırıldı. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, yeni adıyla “üreme sağlığı” olan aile planlamasının Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından yürütüleceğini savundu. Oysa bu kurumun görev tanımı içinde de aile planlaması yer almadı.

BAKABİLDİĞİ KADAR

Türkiye’de işsizliğin had safhada olduğunu, sosyal güvenliğin tüm insanları kapsamadığını vurgulayan Eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş, “Böyle bir tablo varken, siz ‘üç çocuk doğurun’ diyorsunuz ve üreme sağlığı ile ilgili programları kaldırıyorsunuz” dedi. Durmuş, “Herkes yaşatabileceği, bakabileceği, okutabileceği ve iş güç sahibi yapabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır. Medeni olan da budur” dedi. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Genel Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil ise, “Aile planlaması, her ailenin istediği kadar çocuk sahibi olmasının bilimsel kurallarını ırtaya koyar. Her ülkede bu konuda örgütler ve çalışmalar var. Aile planlaması, çocuk sayısının kısıtlanması değildir. İstenilenden fazla çocuk sahibi olunmasının önüne geçilmesidir” yorumunu yaptı.

ÇOCUK SAYISINI SINIRLANDIRMAZ

Sağlık il müdürleri, aile planlamasını şöyle tanımlıyor; Ailelerin istedikleri zaman, bakabilecekleri, yetiştirebilecekleri sayıda çocuk sahibi olmalarıdır. Bu, ailedeki kişi sayısını sınırlandırma anlamını taşımaz. Önemli olan ailelerin bilinçli olarak, sorumluluk taşıyarak karar vermeleridir.Sağlıklı bir nesil, sürdürülebilir yaşam için nüfus kontrolü zorunludur.

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Hayvanları Koruma Günü

Hayvan hakları bildirgesi 15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan hakları evrensel bildirisi.

1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.

2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.

3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.

4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üretme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.

5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.

6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.

7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.

8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.

9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır.

10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır.

11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.

12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.

13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.

14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Kuru yük gemisi kıyıya vurdu

Antalya’da, hızı saatte 124 kilometreye ulaşan fırtına nedeniyle, Bolivya bandıralı 5 bin 91 grostonluk kuru yük gemisi karaya vurdu. Yavuz Özcan Parkı önünde, falezlere çarparak yan yatan geminin aşçısı çarpma sırasında gemiden atladığı öne sürüldü . Gemide mahsur kalan 17 mürettebat Antalya Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri tarfından kurtarıldı. SEA BRIGHT isimli geminin resmi üyemiz Aslı Altan tarafından çekildi.

[Facebook] [Twitter] [Windows Live] [Yahoo!] [Email]

Posted in Genel0 Comments

Nisan 2023
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930

Döviz Kurları

Hava Durumu

Hava, 29 Mayıs
Antalya’deki Hava Durumu
+18

Yük.: +26° Düş.: +16°

Nem: 72%

Rüzgar: ESE - 11 KPH

İstanbul’deki Hava Durumu
+17

Yük.: +21° Düş.: +16°

Nem: 87%

Rüzgar: SW - 10 KPH

İzmir’deki Hava Durumu
+14

Yük.: +27° Düş.: +17°

Nem: 93%

Rüzgar: SSW - 6 KPH

Ankara’deki Hava Durumu
+13

Yük.: +22° Düş.: +8°

Nem: 81%

Rüzgar: WNW - 14 KPH

Vizyon