23.12.2012 günü saat 10.00’da Antalya Akvaryum’da bulunan Değirmen Kahvaltı Salonunda hava muhalefetine rağmen geniş katılımlı olarak buluşuldu.
Fikret Özaydın taş ocakları ile ilgili olarak Orman Bölge Müdürlüğü ile yapmış olduğu görüşmeyi aktardı. Orman sahasında bulunan taş ocaklarının denetimlerinin şeflikler marifeti ile yapıldığı ve gerçekte de hiçbir denetimin bulunmadığı anlaşıldı. Tüm üyelerin gördükleri tüm taş ocaklarını fotoğraflamaları, gidip geldikleri güzergahlardaki ocakları olabildiğince mekan yerinin belirleyerek dikkatle incelemeleri ve sonuçlarını bildirmeleri konusunda karar alındı. Bu konuda yapılan tespitlerin yazılı olarak ilgili mercilere şikayet edilmesi konusunda görüş birliğine varıldı.
Mustafa Şen söz alarak; bizzat valilik makamının dahi taş ocaklarına karşı çıktığını, ancak bakanlığın izin vermesi nedeniyle engellemeler ile karşılaşıldığını, ancak kum derelerdeki kum ocaklarının kapatılması konusunda başarılı olunabildiğini belirtti.
Çetin Topaç söz alarak Kent Konseyi toplantısının özet bilgilerini sundu. Özellikle Antalya’da yapılan sera üretiminde yoğun olarak gerek zararlı mantarlar, gerekse böcekler ve diğer bitki hastalıkları ile mücadele için çok yoğun kimyasal kullanıldığının tespit edildiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı sınıflandırmada en çok kullanılan 700 dolayındaki tarım ilacının %33’nünün insan sağlığına çok zararlı, %48’inin oldukça tehlikeli grupta yer aldığının tespit edildiğini, geçen yıl Kumluca’da 600 ton tarımsal ilacın kullanıldığının belirlendiğini açıkladı.
Mustafa şen söz alarak; sistemik etkili yani bitkisinin sitemine etki eden ilaçların çok tehlikeli olduğunu, Antalya’da yılda toplamda 4.500 ton tarımsal ilaç tüketildiğini, bunun kabul edilebilir ölçekten çok fazla olduğunu, organik tarım adı altında yapılan üretimlerin ise kandırmaca olduğunu, organik tarım için karayolundan ve kimyasal üretim yapılan alandan en az5 kmmesafede, ilaçlanmamış topraklarda üretim yapılmasını gerektiğini, bunun bu koşullarda mümkün olmadığının altını çizdi. Ayrıca bazı ilaçların Amerika’da yasaklanmasına rağmen Türkiye tarafından ithal edildiğini, Türkiye’de yasaklamaların ancak iki yıllık bir süreç sonunda gerçekleşebildiğini belirtti.
Çetin Topaç söze devamla; meyve ve sebzelerin kurtlu olanlarının seçilmesinin, dayanıklı kutu meyve sularının tüketilmemesinin, hazır yemeklerle beslenen hayvanların tüketilmemesinin, özellikle yemlerde bulunan zararlı kimyasalların en kolay yumurtadan geçtiğinin bilinmesinin gerektiğinin açıklandığını belirtti (Bazı üyelerimiz bu durumda aç yaşamayı öğrenmenin gerektiğini belirttiler).
Tuba Kartal söz alarak; Korkuteli Devlet Hastanesinde radyolog olarak çalıştığı dönemde sakat bebekli gebelikler ile ilgili yapmış oldukları gözlemlerde; sakat bebek annelerinin mantarhanelerde ve elma hasadı işlerinde çalıştıklarını, özellikle mantarhanelerde yapılan üretimlerin tamamının kimyasal ilaçlarla yapıldıklarını, özellikle beyazlatmak için çamaşır suyu dahi kullanıldığını, mantar tüketilmesinin pek de doğru olmadığını düşündüğünü belirtti. Yine elma işçilerinin böcekle mücadelede kullandıkları zehirli ilaçların sakat bebekli gebeliklere yol açabileceğinden şüphelendiklerini açıkladı.
Mutlu Kartal söz alarak; kullanılan kimyasalların insan vücuduna etkisi konusunda ciddi bir çalışma olmadığını yine genetiği değiştirilmiş ürünler ile ilgili olarak her hangi bir bilimsel araştırmaya rastlayamadığını belirtti. Ancak Tarım Sigortaları Merkezi (TARSİM) işbirliği ile iyi tarım uygulamaları adı altında çalışmaların yapıldığını, ihraç ürünlerinde laboratuarlarda denetim yapıldığını belirtti.
Polat Sadak söz alarak; nükleer santral toplantısındaki görüşmeleri özetledi (Bu konudaki raporu daha önce üyelerimize gönderilmişti), ayrıca Türkiye Atom Enerjisi kurulunun internet sitesinde radyasyon ölçümlerinin düzenli olarak yayınlandığını belirtti.
Mutlu Kartal; Japonya’da tüm nükleer santraların kapatıldığını, Almanya’da 2022 yılına kadar faaliyetinin durdurulduğunu, Türkiye’de nükleer atıkların dahi doğrudan çöpe atıldığını, nükleer santrale kesinlikle karşı olunması gerektiğini belirtti.
Corpus’tan Aysu Hanım derneğin web sayfası için tüm çevre ile ilgili kanunları toparlayan bir çalışma yapılacağını, bunun için bir bedel alınmayacağını, derneğe katkı için olacağını belirtti, sevinçle karşılandı.
Dernek sayfasının ziyaret edilmesi için bütün arkadaşlar tekrar uyarıldı.
Veteriner Mehmet Bey 2004 yılında kabul edilen hayvan hakları ile ilgili yasada yapılacak değişikliklere dikkat çekerek bu hususta geri adım atılmak istendiğini ve buna izin verilmemesi gerektiğini, tüm çevre örgütlerinin duyarlı davranarak tepki vermesi gerektiğini açıkladı.
Mesut Asanakut; Büyükşehir Belediyesi Yasası ile getirilen değişiklik ile belediyelerin tüm yatırım ve finans sisteminin Valiliklerin yatırım Koordinasyon Kurulları vasıtası ile İçişleri Bakanlığının denetim ve iznine tabi hale geldiğini, demokratikleşme ya da federalleşmeden çok merkezi otoriteyi güçlendiren bir yapının getirildiğini açıkladı.
Fatih Vural Kütük, derneğimiz için aylık 150.-TL + stopaj olmak üzere dükkan kiralandığını, her hafta üç gün saat 10.00 ile 15.00 arasında açık tutulması için bir sistem oluşturulması gerektiğini belirtti. Nermin Demir haftada bir gün açık tutmaya gönüllü olduğunu belirtti ve tüm üyeler tarafından memnuniyetle karşılandı. Gerekli çalışma organizasyonunun yapılmasına karar verildi.
Gelecek toplantının 27.01.2012 saat 10.00’da yine kahvaltı ile birlikte yapılmasına karar verildi. Yusuf Demir tarafından geleneksel grup fotoğrafı çekildi. Yeniden görüşmek dileği ile toplantıya son verildi.
Bilginize sunulur.
Remziye Kartal Rosenblat